44

Çam ağacının ışıkları yavaş yavaş artarak, sonra bir anda sönerek, ardından 5-6 kez hızlı hızlı yanıp durarak aydınlatıyor karanlık salonumuzu. Hiçbir plazmaya değişmeyeceğim renkli televizyonumuzdan Vj Bülent'in sessiz ağız hareketlerini seyrediyorum. Çarli yok. Gözden kaybolana kadar el salladık birbirimize. Birazdan kapıdan girdiğinde de aylardır ilk kez görüşüyormuşuz gibi olacak. Vj Bülent sessiz, çünkü onun yerine ses çıkaran biri var. Bu adamın adı Tom. Nasıl bizde Fikret Kızılok'la Bülent Ortaçgil bilmeyenlerce hep bir şekilde karıştırılıyorsa, ecnebilerde de Leonard ağabey ve Tom ağabey karıştırılır. Oysa ne kadar başkalar birbirlerinden; Demet Şener'le Demet Akalın gibi. Ben Demet Akalın'ı kesinlikle daha çok severim. Onun o pataküte tavırları, yapicem edicem'li konuşması, her şeyin üzerine sünger çekmiş özgüveni, salaklıkları benim çok hoşuma gider. Komşum olsun isterim. Komşum olsana Demet, bi' çayçeriz.

Ben Tom ağabeyi dinlerken, nedense aklıma çocukken okuduğum ve sonunda ağlamaktan katıldığım Tom Amca'nın Kulübesi isimli kitap geliyor. Ah be Tom Amca, ölmeseydin keşke. Daddy's never coming back.

Kapı çaldığı için yazımıza bir günlük bir ara vermek durumunda kalıyoruz. Arkası yarın.


Tom Waits - Lullaby


yokböylebirmutlulukyok.*

0 yorum:

Yorum Gönder