sonra.

saat olmuş bin. belki de bir, ne fark eder canım. salondayım. televizyonun sesi hala kısık. ışıklar sönük. bir tek çam ağacının ışıkları yanıp sönüyor. ya da sönüp yanıyor, ne fark eder canım. kitap okuyacaktım, okumadım. biraz üşüyorum. aslında sadece ellerim üşüyor. ellerim değil de ayaklarım üşüyor olsaydı çorap giyerdim. neden eldiven giymek çorap giymek kadar doğal gelmez ki bana? şimdi gece gece eldiven giysem kesin şu hayvan brus alay geçer benle. geçsin, ne fark eder canım. baba olunca o da anlar nasıl olsa. yerde kahve içilmiş bir bardak, hemen yanımda içinde nektarin çekirdekleri bulunan bir tabak ve vazgeçilmezimiz yetmişüçderece limon kolonyası var. hiç bir masraftan kaçınmayarak aldığım üç tane oyun üstüste duruyor karşımda. birini açıp en azından içindeki paraları saymak istedim. sonra anlamsız olur diye vazgeçtim. tek başına para saymanın ne alemi var ki? akşamdan beri ayşe hatun, fikret kızılok ve feridun düzağaç'tan oluşan anlamsızçokkarışık listemi dinliyorum. liste dediğime bakmayın altı üstü altı şarkı. sonra listeden iki şarkı çıkardım, sonra iki tane daha. sonra birini daha çıkardım. bir tek "beni bırakma" kaldı. onu da kereviz'e koyayım istedim.

feridun düzağaç - beni bırakma

brus'un üstü açılmış. üstü dediğim yarısı işte. gidip biraz daha su koyayım kabına, üşümesin. keşke bir elma dilimleyicim olsaydı. ne güzel elma dilimlerdim şimdi. neyse artık.

uyyalım.

2 yorum:

oyun dediğin kutu oyun mu, yoksa pc oyunu mu? kutu oyunsa kalabalık onanınca güzel olar o...pc ise beni bağlamaz.anladın sen... :)

bu şarkıyı buraya koyarak necip türk milletine yaşattığınız üzüntüden dolayı sizi ne kadar kınasam azdır.yine de saygılar.

Yorum Gönder